TÜRKÇEMİZ ve UYDURMACILIK”
Türk dili, dünyanın en sağlam ve güçlü bir dilidir.”
Merhaba Efendim,
Bu hafta Sizlere, Türkçe konusunda çok bilgili bir hocamız Faruk K. Timurtaş’ın “TÜRKÇEMİZ ve UYDURMACILIK” isimli eserinden söz etmeye çalışacağım.
Bu eseri her Türk’ün okuması,Türkçe- Edebiyat vede Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim görenlerin ise sadece okumaları değil, ezberlemeleri gerekir. Eser,o derece dolu ve kullanılan dil bir o kadar akıcı.Biz lise ve üniversitede dönemlerimizde Faruk Kadri Timurtaş’ı okurduk, fakat şimdi çok daha iyi anlıyorum ki, sadece okurmuşuz. Ne büyük bir kayıp. “Dil meselesi bir milli müdafaa meselesidir. Dilimizi korumak,vatanı korumakla birdir. Çünkü, dil de vatan kadar, tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil de bayrak gibi, aile gibi mukaddesattandır.”
Lütfen ifadenin doğruluğuna, şıklığına ve akıcılığına bakınız,
Hocaların hocası rahmetli Timurtaş, bu güzel anlatımına şöyle devam ediyor: “Dil sevgisi vatan sevgisi, ana sevgisi gibidir; sınırsızdır, her türlü fedakarlığı gerektirecek kadar engindir. Bundan dolayıdır ki Yahya Kemal şu mısra’ı söylemiştir:
“Bu dil ağzımda annemin sütüdür.”
Helal süt emenler vatanı da, dili de her şeyden üstün tutarlar. Sütü bozuk olanlar ancak dili bozmağa kalkışırlar.”
Günümüzde kelimelerden vazgeçmek –sanki- bir alışkanlık haline geldi.“Mesela”dan vazgeçelim, “imkan”dan vazgeçelim, “ihtimal”den, “vaziyet” ten, “teklif”ten, “tavsiye”den, “eser”den, “defter”den, “kitap”tan, “şiir”den,“mevsim”den.. vazgeçelim, böylece Türkçe 150-200 kelimeden meydana gelen “kabile dili” gibi bir şey olsun. Bu mümkün mü? Geçen gün “mesele” kelimesini düşündük. Bazı çevreler, “mesele” yerine “ sorun”u kullanıyorlar.
Felaket bu kadarla kalmıyor. Şu kelimelerin yerinede yine o Türkçe,olmayan “sorun”u kullanıyorlar: “mesele”, “engel”, “pürüz”, “aksilik”,“terslik”, “arıza”, “rahatsızlık”, “sakatlık”, “kıtlık”, “sıkıntı”, “bozulma”…
Biraz daha kafa yorsak, gazetelere biraz daha göz atsak, o uyduruk “sorun”un dilimizden kaç kelimeyi kovduğunu kolaylıkla görebiliriz.
“Her kelimenin arkasında bir hatıra, bir tarih, bir kültür vardır.” Diyor,
Faruk Hocamız ve devam ediyor: “Millet” ve “milli” kelimeleri “istiklal”kelimesi atılırsa Büyük Millet Meclisi, Milli Mücadele, Kuva-yı Milliye, milli irade, milli hakimiyet; İstiklal Harbi, “Ya istiklal, ya ölüm” söz ve mefhumlarına gölge düşmez mi? Halka mal olmuş, millileşmiş her kelimenin etrafında bir deyim, milletçe unutulmayan bir hatıra yok mudur?”
Kıymetli Profesörümüzün Devletin “dil” üzerindeki tasarrufunu da şu şekilde ifade ediyor:
“Dildeki gelişmeler mutlaka kendi kanunları içerisinde olmalıdır,gerek fert olarak gerek cemiyet ve gerekse devlet olarak dil üzerinde tasarrufta bulunamayız.”
Günümüzde iki dilli sözde aydınlar da çoğaldı. Normalde Türk İnsanı gibi konuşuyor. Ama bir mikrofon uzatıldığında veya şu gazeteye iki satır yazı yaz denildiğinde, başlıyor uydurukça döktürmeye. Rahmetli Hocamız kitabının bir yerinde diyor ki: “Dili sadeleştirme ve özleştirmede çok aşırıya gidenler, çıkmaz bir yoldadırlar. Bu görüş akla da, ilme de aykırıdır. Tabii dilden, yaşayan, konuşulan canlı dilden uzaklaşmamak gerekir. Bir zümrenin benimseyip kullandığı sun’i bir dil “argo” olmaktan ileri gidemez.Yazı dili, bütün milletin ortak dilidir, umumi dildir. Yazı dilleri, bütün halkın benimsediği ortak konuşma dillerine dayanırlar.
Konuşma dilinden uzak bir yazı dilinden bahsedilemez. Bu sebeple
sadeleştirme ve özleştirmede aşırı gitmemek; konuşma dilinden, canlı dilden ayrılmamak yerinde olur.”
Dili sadeleştiriyoruz diye, güzel Türkçemizi, tarzancaya benzetmek için can atan uydurukçular ne olacak? Bunların gayesi ne?
“Dili özleştirmek kimsenin anlamadığı kelimeleri dile sokmakve herkesin bildiği kelimeleri dilden atmak demek değildir. Türkçe,Türk milletinin konuştuğu dildir. Bu dil aslen Türkçe ve Türkçeleşmiş kelimelerden meydana gelmektedir. Dil davasının dilde mutlak bir tasfiye yapmak değil, dili sadeleştirmek olduğunu bugün de hala anlamamış bir zümre bulunmaktadır. Dilde sun’i bir buhran meydana gelmesinin sebebi, bu zümrenin yanlış tutumu ve hatalı davranışıdır.”
(Yazı bölümünde tanıttığım kitaptan alıntıdır. Tüm hakları yazara aittir)